Travma Sonrası Büyüme
Doç.Dr. Ufuk Güney Özer

Travma Sonrası Büyüme


Travma kişinin fiziksel, duygusal, davranışsal bütünlüğüne tehdit oluşturan, baş edilmesi zor, normal yaşam şartlarını güçleştiren yaşantılar ve durumlardır. Travma, kişisel olarak ya da toplumsal olarak yaşanılabildiği gibi, bir defaya mahsus veya süregen olabilir. Aile içi şiddet, ihmal, istismar, tecavüz, taciz, işkence, tutsaklık, yangın, patlama, ev ve trafik kazaları, hayatı tehdit eden hastalıklar, düşük, kürtaj, saldırı, yaralanma, sakat kalma, ani ölümler, boşanmalar, aşağılanma, dışlanma, iş kaybı, işsizlik, iflas, mobbing gibi olaylar kişisel travmalardır. Terör, doğal afetler, salgınlar, bulaşıcı hastalıklar, ekonomik krizler, soykırım, zorunlu göç gibi durumlar ise toplumsal travmalar içinde kabul edilir.


travma sonrası büyüme

Yaşanılan bir olayın 'ruhsal travma' olarak adlandırılabilmesi için; kişinin gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma, kendisinin ya da başkasının fizik bütünlüğüne karşı bir tehdit olayını yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir olayla karşı karşıya gelmiş ve bu olay karşısında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme tepkileri vermiş olması gerekmektedir.

Bütün bu tanımların ötesinde travma öznel bir deneyimdir. Psikolojik travma, olayı yaşayan kişinin algısı ve değerlendirmesi doğrultusunda tanımlanmaktadır. Her travmatik olay tüm bireylerde aynı etki ve sonuca neden olmamaktadır. Travmanın şiddetiyle birlikte kişinin genetik yatkınlığı, aile öyküsü, ruhsal olgunluğu, stresle başa çıkma kapasitesi, sosyal destekleri, toplumun travma ve sonrası olaylara karşı bakış açısı, travmanın genel anlamının yanında kişi için ifade ettiği anlam ve daha önce yaşanan benzer travmatik yaşamlar gibi faktörler travmayla karşılaşan bir kişide ileride psikiyatrik belirti ve hastalık gelişip gelişmeyeceğini belirlemektedir. Travmatik olay sonucunda; akut stres tepkisi, anksiyete, depresyon, travmatik yas, alkol-madde kullanım bozuklukları, varolan eski psikiyatrik bozukluğun alevlenmesi ve travma sonrası stres bozukluğu gibi psikiyatrik bozukluklar travma yaşayan kişilerde sık olarak görülür. Travma sonrasında, psikiyatrik bozukluklarla birlikte yaşamsal alanda kişinin toplumla uyumunun bozulması, işlevsellikte azalma ve sosyal ilişkilerden çekilme gibi hem kişiyi hem de içinde yaşadığı sistemini etkileyen sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Travmatik bir olayla karşı karşıya kalmanın, kişiyi travma öncesi durumdan daha güçlü hale getirmesi de mümkündür. Geniş bir perspektiften bakıldığında, bireyin olumsuz yaşanmışlıklar sonucunda pozitif gelişme gösterebileceği görüşü yeni bir bakış açısı değildir. Çok eski yıllardan beri, insanın zorluklar yaşayarak bilgeliğe ve doğruluğa ulaştığı inancı bulunmaktadır. Hinduizm, Budizm ve İslam öğretilerinin bir kısmı acı çekmenin dönüştürücü gücü olduğundan bahsetmektedir. Ayrıca antik yazıtlarda, edebiyatta ve varoluşçu felsefede sayısız örneklerle, kişisel gelişim ve büyüme fırsatı için travma ve acı çekmenin yararlı olabildiği görüşü ileri sürülmüştür.

Travmatik yaşantıların ardından kişide oluşan bu olumlu değişimler; 'fayda bulma', “zorluktan sonra büyüme”, “kişisel dönüşüm”, “strese bağlı büyüme” ve “gelişim” gibi çeşitli kavramlarla tanımlanmıştır. Ancak bu değişimleri en iyi tanımlayan kavramın 'travma sonrası büyüme' olduğu belirtilmektedir. Travma sonrası büyüme; zorlu koşulların üstesinden gelmek için yapılan psikolojik ve bilişsel çabaların sonucu olarak yaşanan olumlu değişimleri tanımlamak için kullanılan bir ifadedir. Travma sonrası büyüme, travmatik bir yaşantıyı çözme mücadelesinden kaynaklanan işlevsellik düzeyindeki bir artış olarak açıklanmaktadır.

Travma sonrasında bireylerin ilişkileri iyileşebilmekte, bireyler yaşamları için yeni olanakları görebilmekte, yaşamı daha çok takdir edebilmekte, daha büyük bir kişisel güç ve manevi değişim hissi yaşayabilmektedir. Travma sonrası büyüme, duygusal ve bilişsel geçiş sağlayan travmatik olaylarla baş etmeye önayak olan hem bir bilişsel süreç, hem de bir sonuç olarak kabul edilmektedir.

Travma, bireyin bildiği ve alışık olduğu dünya inancına zarar vermektedir. Travma sonrası büyüme, travma ile sarsılan dünya inancının yeniden sorgulanması ile oluşmaktadır. Bu noktada büyümeye yol açan travmanın kendisi değil, bireyin yaşamı yeniden anlamlandırmak ve var olan inançlarını değiştirmek için gösterdiği çabadır. Birey travma sonrası büyümede adım adım kendine özgü içsel bir süreç yaşamakta, bu süreç içerisinde inançlarında, algılayışında ve davranışlarında değişime giderek farklı bir bilinç düzeyinde farkındalık kazanmaktadır. Travma öznel bir deneyim olduğu için, travma sonrası büyüme de öznel bir deneyimdir.




"Tanıdığım en güzel insanlar yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş, romantik ve anarşist olan insanlardır. Bu kişiler, yaşama karşı geliştirdikleri kendine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayış ile; şevkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludur. Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar, onlar oluşurlar.."

Elizabeth Kübler-Ross